Edgar Allan Poe’nun
“Gammaz Yürek” adlı hikayesindeki yaşlı adamın gözünden yaşananlar:
Her zamanki gibi akşam olmuş ve yatağıma yatmış uyuyordum.
Ancak gecenin yarısında gelen bir sesle aniden korkuyla uyandım. Ev kapkaraydı
hiçbir şey görünmüyordu, tıpkı kör gibiydim. Bu karanlığın sebebi, hırsızlardan
korktuğum için her gece kapattığım panjurlardı. Yaşlıydım ve bir hırsıza karşı
koymak için yetersizdim bu yüzden hırsızlardan korkardım. Sesi çıkartan eğer
hırsız ise uyandığımı duyup kaçsın diye “Kim var orada ?” diye bağırdım. Zifiri
karanlık sesime yanıt vermiyor ve beni daha da heyecanlandırıyordu. Kalp atışım
artıyordu. Bahaneler buluyordum kendime; bacadaki rüzgar sesi olabilirdi bu ses,
ya da fare sesi veya cır cır böceği cırıltısı. Bu bahaneler kalbimin atışını
yavaşlatmak içindi çünkü heyecandan her geçen dakika kalbim yerinden çıkmak için
sanki daha da hızlanıyordu. Bir anda gözüme bir ışık çarptı, doğrudan gözüme
gelen bir ışık. Bir anda zamanımın dolduğunu ve artık öleceğimi düşündüm. Dediğim
gibi yaşlıydım ver artık ölüm daha da yakınımdaydı. Ancak şuanda emindim sürem
dolmuştu. Işık bir anda arttı ve oda aydınlandı. Bir anda üzerime, canımı almaya
gelen insan görünümlü bir karanlık hızlıca yaklaştı. Azrail olduğunu düşündüm
ve bir anda korku ile bir çığlık attım. Bu çığlık Azrail’i durdurmadı ve bir
anda kendimi yerde buldum. Yerdeydim, üzerimde bir ağırlık vardı ve canım
acıyordu. Bu ağırlık ölümümün ağırlığı olmalıydı, çünkü kalbim artık atmıyordu.